Filozofların Şehadetleri
srımızın filozoflarının tasdikiyle, Kuran Allahın kitabıdır.
Bütün temiz vicdanlar ve selim fıtratlar Kuranın Allahın kelamı olduğunu tasdik eder. Çünkü kalbin huzuru ve vicdanın tatmin olması ancak Kuranın nuruyla olur. İnsanın yaratılışı hal diliyle Kurana; Yaratılışımızın kemali sensiz olamaz der.
Vicdanı temiz olan insan hakikati görünce ona karşı meyleder ve gerçeği söyler, batıla karşı bağlılık gösteremez. Zaten bu sıfatta ki kişinin maksadı gerçeği bulmaktır. Bu insanlar başka dinlere mensup olsalar da insaf ile gerçeği konuşmaktan kaçınmazlar.
Hem Kemal odur ki, dost değil, düşman onu takdir etsin. İşte bu bahiste Kuranın kemalini takdir eden yabancı filozofların ve dünya çapında binlerce ilim adamının Kuran ve kanunları hakkındaki görüşlerinden bazılarını beyan edeceğiz. Onlar bu sözler ile Kuranın hakkaniyetine canlı şahitler olmuşlardır.
Prens Bismarcın Beyanatı;
Sana muasır bir vücut olamadığımdan müteessirim ey Muhammed! (S.a.v)
Muhtelif devirlerde, beşeriyeti idare etmek için Allah tarafından geldiği iddia olunan bütün indirilmiş semavî kitapları tam ve etrafıyla tetkik ettimse de, tahrif olundukları için hiçbirisinde aradığım hikmet ve tam isabeti göremedim. Bu kanunlar değil bir cemiyet, bir hane halkının saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktır.
Lâkin Muhammedîlerin (S.a.v) Kuranı, bu kayıttan azadedir. Ben Kuranı her cihetten tetkik ettim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. Muhammedîlerin (S.a.v) düşmanları, bu kitabın Muhammedin (S.a.v)) zatının eseri olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel bir dimağdan böyle bir harikanın meydana gelebileceğini iddia etmek, hakikatlere göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak manasını ifade eder ki; bu da ilim ve hikmetle izah edilemez.
Ben şunu iddia ediyorum ki Muhammed (A.S.M.) mümtaz bir kuvvettir. İlahi kudretin böyle ikinci bir vücudu imkân sahasına getirmesi ihtimalden uzaktır.
Seninle aynı asırda yaşayamadığımdan dolayı müteessirim ey Muhammed (S.a.v)! Muallimi ve naşiri olduğun bu kitap, senin değildir; o ilâhidir.
Bu kitabın ilâhi olduğunu inkâr etmek, mevzu ilimlerin batıllığını ileri sürmek kadar gülünçtür.
Bunun için, beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra göremeyecektir. Ben, heybetli huzurunda kemal-i hürmetle eğilirim.
Meşhur araştırmacı, müsteşrik, Arap Edebiyatı
Mütehassısı Doktor Maurice şöyle diyor:
Bizans Hristiyanlarını, içine düştükleri bâtıl itikatlar çıkmaz sokağından, ancak Arabistanın Hira Dağında yükselen ses kurtarabilmiştir. İlahî kelimeyi en ulvî makama yükselten ses, bu ses idi. Fakat Rumlar bu sesi dinleyememişlerdi. Bu ses, insanlara en temiz ve en doğru dini talim ediyordu.
Kuran nedir? Her tenkidin üstünde bir fesahat ve belâgat mucizesidir. Kuranın, bir milyar Müslümanın göğsünü haklı bir gururla kabartan meziyeti, onun her manayı en güzel bir şekilde ifade etmesi itibariyle, indirilmiş kitapların en mükemmeli ve ezelî olmasıdır. Hayır, daha ileri gidebiliriz:
Kuran, ezeli kudretin inayeti ile insana bahşettiği semavi kitapların en güzelidir. Beşeriyetin refahı nokta-i nazarından Kuranın beyanatı, Yunan felsefesinin ifadelerinden pek ziyade ulvîdir. Kuran, arz ve semanın yaratıcısına hamd ve şükranla doludur.
Mister John Davenport;
Hazret-i Muhammed (S.a.v) ve Kuran-ı Kerim ismindeki eserinde Kuran-ı Kerimden bahsederken, şu sözleri söylüyor:
Kuranın sayısız özellikleri içinde bilhassa ikisi fevkalâde mühimdir:
1- Allahın büyüklüğünü ifade eden ayetlerin ahengindeki ulviyettir. Kuran-ı Kerim, beşerî zaaflardan herhangi birisini Allaha isnaddan münezzehtir.
2- Kuran başından sonuna kadar beliğ olmayan, ahlaka aykırı yahut terbiyeye muhalif fikirlerden, cümlelerden ve hikâyelerden tamamen münezzehtir.
Hâlbuki bütün bu noksanlıklar ve kusurlar, Hristiyanların ellerindeki tahrif edilmiş Kitab-ı Mukaddeste bollukla vardır.
Carlyle şöyle diyor;
Kuranı bir kere dikkatle okursanız, onun özelliklerini göstermeye başladığını görürsünüz. Kuranın güzelliği, diğer bütün edebî eserlerin güzelliklerinden fark edilir. Kuranın başlıca hususiyetlerinden biri, onun aslıyetidir.
Benim fikir ve kanaatime göre, Kuran baştan sona samimiyet ve hakkaniyetle doludur. Hazret-i Muhammedin (S.a.v.) cihana tebliğ ettiği davet, hak ve hakikattir.
Edward Gibbon;
İngilterenin en meşhur ve en büyük tarihçilerinden Edward Gibbon Roma İmparatorluğunun gerilemesi ve çöküşü adlı eserinde şöyle diyor:
Ganj Nehri ile Atlas Okyanusu arasındaki memleketler, Kuranı bir temel kanunlar ve onun hükümlerini de hayatın ruhu olarak tanımışlardır.
Kuranın nazarında, kuvvetli bir hükümdarla, zavallı bir fakir arasında fark yoktur. Kuran bu gibi esaslar üzerinde öyle bir sistemi vücuda getirmiştir ki, dünya da bir benzeri yoktur.
Müslümanlığın esası; teslisi ve Allahın cisim olduğunu ve vahdet-i vücud akidesini reddetmektedir. Kuran bu gibi karışıklıklardan, belirsizliklerden âzadedir.
Kuran, Allahın birliğine en kuvvetli delildir. Müslümanlık belki bugünkü fikrîmizin seviyesinden daha yüksek bir dindir.
Marmadüke Picktahall;
Kuranın telkin ve Hazret-i Muhammedin tebliğ ettiği esaslardan mükemmel bir ahlâk kitabı vücud bulur.
Kuran hakikatlerinin muhtelif memleketlerde insanlığa ettiği iyiliği ve sonra da Allaha yaklaşmak isteyen insanları Cenab-ı Hakka ulaştırdığını inkâr etmek mümkün değildir.
Yaratıcının hukuku ile yaratılmışın hukuku, ancak müslümanlık tarafından mükemmel bir surette tarif olunmuştur. Bunu yalnız Müslümanlar değil, Hıristiyanlar da Musevîler de itiraf ediyorlar.
Levazaune;
Yeni keşiflerin veya ilmin yardımıyla hallolunan yahut halline uğraşılan meseleler arasında hiç bir mesele yoktur ki; İslâmiyetin esaslarına taarruz etsin.
Bizim, Hristiyanlığı, tabiat kanunları ile telif için sarf ettiğimiz mesaiye mukabil, Kuran-ı Kerim ve Kuranın talimiyle, tabiat kanunları arasında tam bir ahenk görülmektedir. Kuran, her hürmete layık olan eserdir.
Corsele;
Kuran, Arapçanın en mükemmel ve pek sağlam bir eseridir. Müslümanların itikadı veçhile; bir insan kalemi, bu mucize eseri vücuda getiremez.
Kuran bizâtihî daimî bir mucizedir; hem öyle bir mucize ki, ölüleri diriltmekten daha yüksektir. Bu mukaddes kitabın ta kendisi, menşeinin semavî olduğunu ispata kâfidir.
Muhammed (Sa.v.) bu mucizeye dayanarak, bir peygamber olarak tanınmasını istemiştir. Arabistanın çıplak ve kısır çöllerini aydınlatan, şâir ve hatiplere meydan okuyan Kuranın, bir âyetine bir benzer istemiş; hiçbir kimse bu meydan okumaya karşı gelememişti.
Rodwel;
Kuran âyetlerini indiriliş tarihine göre tercüme ve tertip eden İngilterenin en mutaassıp papazlarından Rodwell, şu hakikatleri itiraf ediyor:
Kuran Arabistanın basit bedevilerini öyle bir değişikliğe uğratmıştır ki, bunların âdeta sihirlendiklerini zannedersiniz.
Hristiyanların anlayışına göre Kuranın nâzil olmuş bir kitap olduğunu inkâr edecek olsak bile, Kuran putperestliği imha, Allahın birliği inancını tesis, cinlere, perilere, taşlara ibadeti kaldırma, çocukları diri diri gömmek gibi vahşi âdetleri ve bütün hurafeleri izale ile, bütün Araplar için ilahî lütuf ve nimet olmuştur. Kuran bu Sebeplerden her türlü övgüye layıktır.
Jochahim;
İslâm Peygamberinin seciyesini aydınlatan Kuran ayetleri, son derece mükemmel ve son derece tesirlidir. Bu kısım ayetler, Müslümanlığın ahlâkî kaidelerini ifade eder.
Fakat bu kaideler, bir iki sureye münhasır değildir. İnsafsızlık, yalancılık, hırs, israf, fuhuş, hıyanet, gıybet; bunların hepsi Kuran tarafından en şiddetli surette yasaklanmış ve bunlar, rezaletin ta kendisi bilinmiştir.
Diğer taraftan hüsn-ü niyet sahibi olmak, başkalarına iyilik etmek, iffet, hayâ, müsamaha, sabır ve tahammül, iktisat, doğruluk, istikamet, sulhperverlik, hakperestlik, her şeyden fazla Cenab-ı Hakka itimat ve tevekkül, Allaha itaat Müslümanlık nazarında hakikî iman esasları ve hakikî bir müminin başlıca sıfatları olarak gösterilmiştir. Resul-i Ekrem idrak ve şuur timsalidir
İşte Kuran hakkında Batılı filozofların görüşlerinden bir kısmını işittin. Bütün filozofların sözlerini toplasak, ciltler dolusu kitap olur. Biz sadece denizden bir damlayı gösterdik.
Acaba hiç mümkün müdür ki, bu kadar filozof ve bilim adamları yanılsın. Hâşâ, içinde hurafeler olan bir kitabı hak ve hakikat madeni zannetsin. Bu mümkün değildir. O halde geriye sadece tek bir seçenek kalıyor ki, o da Kuranın Allahın kitabı olmasıdır.