Şefaat Nedir? Ayetlerde ve hadislerde şefaat
Şefaatin hak olduğuna dair deliller
Asrımızın mühim bir hastalığı, kendi sapık fikirlerini yaymak için ehl-i sünnet âlimlerine muhalefet ederek ehl-i sünnet itikadına zıt görüşler ortaya koymaktır. Birçok kişi bu hastalığın sevkiyle delilsiz ve mesnetsiz olarak ehl-i sünnet âlimlerine muhalefet etmekte ve âdeta onlara karşı savaş açmaktadır. Asıl acı olan ise itikadının delillerini bilmeyen avamın, bu kişilere inanmaları ve bilmeden de olsa ehl-i sünnet dairesinden çıkmalarıdır. Bu öyle bir zarardır ki, hayal tasavvurundan âcizdir.
Bizler Feyyaz Eğitim olarak, ehl-i sünnet itikadını delilleriyle öğretmeyi kendimize hedef ve bir vazife yaptık. Bu eserdeki amacımız ise bidat ehlinin inkâr ettikleri şefaat meselesinin hakkaniyetini delilleriyle ortaya koymak ve şefaatin hak olduğunu ispat etmektir. Bu sayede, şefaati inkâr edenlerin cehaleti ortaya çıkacak ve onların şerrinden Ümmet-i Muhammed muhafaza olacaktır. Yardım ve inayet Allahtandır.
Şefaat: Bir kimsenin suçunu affettirmek ve kendisinden cezayı kaldırmak için, o kişi hakkında yapılan bir istek ve bir istirhamdır. Fıkhi manası ise şudur: Ahiret günü, bir kısım günahkâr müminlerin affedilmeleri ve itaatkâr müminlerin yüksek mertebelere ermeleri için başta Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve diğer büyük zatların Allah-u Teâlâdan niyaz ve istirhamda bulunmalarıdır.
Şimdi şefaatin hak olduğuna dair bazı ayetlerin beyanına geçiyoruz. Bu ayetler ile şefaatin hak olduğunu, iki kere iki dört eder katiyetinde ispat edeceğiz.
1. AYET
مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ
Allahın izni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? (Bakara 255)
Bu ayet-i kerimede, Allahın izni olmadan kimsenin şefaat edemeyeceği beyan buyrulmuştur. Allahın izni olmadan kimse şefaat edemeyecektir. ifadesi, Allahın izni olduğunda şefaat edebilecektir. manasına gelmekte ve bu da şefaatin hak ve hakikat olduğu neticesine ulaştırmaktadır. Zira eğer Allahın izni ve müsaadesi dairesinde şefaat olmasaydı, ayette geçen Allahın izni olmadan ifadesi gereksiz olurdu. Kuranda ise gereksiz bir ifadenin bulunması mümkün değildir. O hâlde, Allahın izni dairesinde şefaat haktır, gerçektir ve ayetin beyanıdır.
2. AYET
مَا مِنْ شَفِيعٍ إِلاَّ مِنْ بَعْدِ إِذْنِهِ
Onun izni olması müstesna, şefaat edecek yoktur. (Yunus 3)
Bu ayet-i kerimede şefaat, Allahın iznine hamledilmiştir. Demek, Allahın izni dairesinde şefaat vardır ve haktır. Ayette geçen Onun izni olması müstesna ifadesi, açık bir şekilde şefaatin hak olduğunu ve Allahın izni dairesinde şefaatin gerçekleşeceğini ispat etmektedir. Ayetin bu kadar açık beyanı karşısında şefaat nasıl inkâr edilir, buna şaşılır!
3. AYET
وَلاَ يَشْفَعُونَ إِلاَّ لِمَنِ ارْتَضَى
Onlar, Allahın razı olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. (Enbiya 28)
Bu ayet-i kerimenin açık ifadesiyle, Allahın razı olduğu kullara şefaat edilecektir. Zira ayette geçen Allahın razı olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. ifadesi, Allahın razı olduğu kullara şefaatin yapılabileceği hakikatini netice vermektedir. Demek şefaat, sadece Allahın razı olmadığı ve izin vermediği kullara yapılamayacak! Diğerlerine ise Allahın izni ve rızası dairesinde yapılabilecektir. Bu, ayetin çok açık bir beyanıdır. İzaha dahi ihtiyaç yoktur.
4. AYET
يَوْمَئِذٍ لاَ تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلاَّ مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلاً
O gün, Rahmanın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimselerden başkasına şefaat fayda vermez. (Taha 109)
Şimdi ayet-i kerimeye bakarak soralım:
Şefaat kime fayda vermeyecektir?
Cevap: Allahın izin vermediği ve sözünden hoşnut olmadığı kimselere
Peki, şefaat kime fayda verecektir?
Allahın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimselere
Demek ayetin açık ifadesiyle: Rahman olan Allahın izin verdiklerine ve sözünden razı olduklarına şefaat fayda verecek, bunların dışındakilere ise şefaat fayda vermeyecektir. Ayetin bu kadar açık beyanına karşı gözünü kapayarak şefaati inkâr edenlere şaşırıyoruz!
5. AYET
لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدً
(O gün) Rahman (olan Allah)ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır. (Meryem 87)
Şefaati inkâr edenlerin o kör gözlerine bu ayeti de sokuyoruz. Bu ayet-i kerimenin açık ifadesiyle, Allahın katında bir ahd alanlar, o gün şefaat etme hakkına sahip olacaklar ve Allahın izni ve rızası dairesinde bu yetkiyi kullanacaklardır. Ayet o kadar açıktır ki izaha ihtiyaç yoktur.
6. AYET
يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
O gün ne mal fayda verir ne de oğullar! Ancak Allaha selim bir kalple gelenler müstesna! (Şuara 88-89)
Bu ayet-i celilenin açık ifadesiyle mal ve evlat, ahirete selim kalp ile gelmeyenlere fayda vermeyecek; selim bir kalp ile gelenlere ise fayda verecektir. Şimdi şefaati inkâr edenlere soruyoruz: Evladın kişiye fayda vermesi, şefaatten başka ne olabilir? Selim bir kalp ile o güne kavuşanlara evladının fayda vermesi, şefaat inkâr edildiğinde ne ile izah edilebilir? Elbette, hiçbir şey ile Zira o gün beklenilen tek fayda, ateşten kurtulmak ve cennete girmektir. Evladın bu cihetteki faydası da şefaattir.
7. AYET
وَلاَ تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ عِنْدَهُ إِلاَّ لِمَنْ أَذِنَ لَهُ
Allahın huzurunda şefaat fayda vermez. Ancak izin verdiği kimseninki müstesna! (Sebe 23)
Ayetin ifadesiyle şefaat kime fayda vermez? Allahın izin vermediklerine
Peki, şefaat kime fayda verir? Allahın izin verdiklerine
Ayet bu kadar açıkken şefaat nasıl inkâr edilir? Ve şefaati inkâr edenler, acaba bu ayetleri de inkâr etmiş olmazlar mı?
8. AYET
وَلاَ يَمْلِكُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ إِلاَّ مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Onların Allahı bırakıp da taptıkları putlar, şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefaat edebilir. (Zuhruf 86)
Şimdi yine ayet-i kerimeye bakarak soralım: Kim şefaat etme hakkına sahip değildir?
Cevap: Putlar.
Peki, kim şefaat etme hakkına sahiptir?
Cevap: Bilerek hakka şahitlik edenler.
Demek ayet-i celile açık bir şekilde, putların şefaate malik olmadıklarını; şefaate sadece Bilerek hakka şahitlik edenlerin malik olduğunu bildirmektedir. Merak ediyoruz, acaba şefaati inkâr edenler bu ayetleri hiç mi görmüyorlar? Ayet açık bir şekilde, Bilerek hakka şahitlik edenlerin şefaate malik olduklarını bildirirken şefaati inkâr etmek, ayeti inkâr etmek değil de nedir?
9. AYET
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِى السَّمَاوَاتِ لاَ تُغْنِى شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا
إِلاَّ مِنْ بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاءُ وَيَرْضَى
Göklerde nice melekler vardır ki, Allah dileyip izin vermeden ve razı olmadan önce onların şefaatleri hiçbir fayda vermez. (Necm 26)
Şimdi yine ayeti göstererek soruyoruz: Gökteki meleklerin şefaati ne zaman fayda vermez?
Cevap: Allah izin vermeden ve razı olmadan önce
Peki, meleklerin şefaati ne zaman fayda verir?
Cevap: Allah izin verdikten ve razı olduktan sonra
Evet, ayetin açık beyanıyla melekler şefaat edeceklerdir. Bu şefaat, Allahın dilediğine ve razı olduğu kullara geçerli olacaktır. Allahın dilemediği ve razı olmadığı kullara ise şefaat yoktur ve fayda vermeyecektir. Zaten Kurandaki şefaatin olmadığını beyan eden bütün ayetler, Allahın razı olmadığı ve izin vermediği kulları ifade etmektedir. Ama Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder. sözü sırrınca, Kuranın sadece bir bölümüne bakan bir kısım cahiller, zikrettiğimiz ayetlere ve zikredeceğimiz hadislere göz kapamakta ve Kuranda güneş gibi gözüken şefaati inkâr etmektedirler. Buna gerçekten hayret ediyoruz!
10. AYET
وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ
Ey Muhammed! Hem kendinin hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahının bağışlanmasını dile! (Muhammed 19)
Bu ayet-i kerimeyi göstererek, şefaati inkâr edenlere soruyoruz: Ayet-i celilede Peygamber Efendimiz (s.a.v.)e, mümin erkekler ve mümin kadınların günahlarının affı için istiğfar etmesi emredilmiştir. Eğer Peygamberimiz (s.a.v.)in müminler için af dilemesinin bir faydası olmayacaksa bu ayetin manası nedir? Ve eğer Efendimizin af dilemesinin bir faydası yoksa, niçin Allah-u Teâlâ Peygamberimize bu emri vermiştir. Eğer şefaat kabul edilmezse -hâşâ- bu emrin manasız ve faydasız bir emir olduğu kabul edilmek zorunda kalınmaz mı? Şefaati inkâr edenler, neyi kabul etmek zorunda kaldıklarına baksınlar ve bundan utansınlar!
Şefaatin hak ve hakikat olduğu meselesi Güneş gibi zahir olduğundan dolayı on ayet ile iktifa ediyor ve daha başka ayetleri zikretmeye gerek görmüyoruz. Aslında zikredilen ayetlerden bir tanesi bile şefaatin hak olduğuna dair yeterli bir delildir. Lakin bizler, inatta ısrar edenler olabileceğini düşündüğümüzden sözü bu kadar uzattık.
Şefaatin hak olduğuna dair bir kısım hadis-i şerifler ise şöyledir:
عَنْ اَنَسِ بْنِ مألِكٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ شَفَاعَتِى لِاَهْلِ الْكَبَائِرِ مِنْ اُمَّتِى
Enes İbn-i Malik (r.a.) rivayet etti. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Benim şefaatim, ümmetimin büyük günah sahiplerinedir. (Tirmizi, Kıyame:11, İbn-i Mace, Zühd:26, Ahmed İ. Hanbel: 3/113)
عَنْ زَيْدِ بْنِ اَرْقَمَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ شَفَاعَتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ حَقٌّ فَمَنْ لَمْ يُؤْمِنْ بِهَا لَمْ يَكُنْ مِنْ اَهْلِهَا
Zeyd İbn-i Erkam (r.a.) rivayet etti. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Benim kıyamet günündeki şefaatim haktır. Ona inanmayan ise, şefaatimin ehlinden olmayacaktır. (El-Mutteki, Kenzü-l Umman: 14/399)
عَنْ عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَشْفَعُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثَلاَثٌ اَلْاَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْعُلَمَاءُ ثُمَّ الشُّهَدَاءُ
Osman İbn-i Affan (r.a.) rivayet etti. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Kıyamet gününde şu üç zümre: Peygamberler, sonra âlimler ve daha sonra da şehitler şefaat edeceklerdir. ( İbn-i Mace, Zühd:37, 2/1443)
Ebu Hureyre(r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki: Her peygamberin müstecab (Allahın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı ahirete bıraktım). Ona inşaallah, ümmetimin şirk koşmadan ölenleri nail olacaktır. (Buhari, Daavat 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334, (198); Muvatta, Kuran 26, (1, 212); Tirmizi, Daavat)
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) diğer hadislerinde Kuranın, hafızların, velilerin de Allahın izniyle şefaat edeceklerinden haber vermektedir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)in bu konudaki hadislerini, hadis kitaplarına havale ederek dört hadisle iktifa ediyoruz.
Zikrettiğimiz on ayetin ve dört hadisin açık ifadeleriyle şefaat haktır ve gerçektir. Allahın dilediği kulları, Allahın izni ve rızası dairesinde şefaat edeceklerdir. Kuranda şefaatin olmadığını bildiren bütün ayetler; kâfirler, müşrikler ve Allahın razı olmadığı kullar hakkındadır. Bu kullar hakkında, bütün insanlar ve cinler bir araya gelse, şefaatleri yine onlara fayda vermeyecektir. Yani şefaat, Allahın razı olmadığı kullar hakkında asla mümkün olmayıp izni ve rızası dairesinde meydana gelecektir.
Bununla birlikte, kıyamet hengâmında öyle dehşetli sahneler vukua gelecektir ki, bu makamlarda peygamberler bile sadece kendilerini düşünecekler, Allahım bana selamet ver, Allahım bana selamet ver! diyerek kaçışacaklardır. İşte şefaatin olmadığını beyan eden ayetlerin bir kısmı da bu dehşetli hâlleri kastetmektedir.